ANA SAYFA
ÖRNEK KADIN FATMA

Bu yazımda İslam tarihinde önemli bir şahsiyete yer vereceğim. Evet bu yazımda Müslüman kadınların örnek almaları gereken bir usve-i haseneyi kaleme alacağım. Bir çok okuyucum başlığı görür görmez Peygamber kızı Hz. Fatma’yı yazacağımı zannetmiştir. Ancak ben Hz. Fatma kadar olmasa da önemli olduğuna inandığım başka bir Fatma’dan söz edeceğim. Bu Fatma saltanat sarayında yetişmiş Abdülmelik’in kızı Ömer b. Abdülaziz’in eşidir. Ömer b. Abdülaziz, Kral Süleyman b. Abdülmelik’ten sonra hilafet makamına geçmişti. Eşi Fatma geçiş sürecini şu şekilde anlatmaktadır: “Sarayda oturuyordum. Bir ses işittim. Saltanat sarayında yankılanan bu seste eşimin halife olduğu belirtiliyordu.” Müferreh bir hayat süren Fatma Hanım bu dünyada Cenneti hayal etmeye başlamıştı bile. Hayal dünyasına dalmıştı ki Ömer b. Abdülaziz’in sesi ile ürkmüş ve kendisine gelmişti. Ömer, “Ey Hatun! Ağır bir sorumlulukla karşı karşıyayım. Allah uzak-yakın tüm ümmetin hesabını benden soracaktır. Bu ağır yükten sana ayıracak bir vaktim kalmayacaktır. Sana haksızlık yapmak da istemiyorum. Senin için harcayacağım bir malım da kalmayacaktır. Zira bize ait olmayıp elimizde bulunan bütün malımızı hazineye devredeceğim.” Neye uğradığını şaşıran Fatma Hanım, “Ne demek istiyorsun. Açık konuş Ey Ömer!” deyince çiçeği burnundaki Halife, “Ey Hatun seni boşamak istiyorum. Zira bu hayata katlanacağını zannetmiyorum. Fatma! bu güne kadar nefsim neyin özlemini çekti ise Rabbim daha hayırlısını vermiştir. Emirliği arzuladım Rabbim Hilafeti verdi. Şimdi de Hilafet olayının Cennet ile neticelenmesini arzuluyorum.” Fatma, İslam Tarihi’nde kadınlar arasında çok farklı bir konumda idi. Zira O, Halife’nin kızı, iki Halifenin kızkardeşi ve bir de Halife Ömer’in eşidir. Tıpkı Peygamber eşleri gibi dünyayı değil eşini tercih etmiştir. “Ey Ömer! Nasıl davranmak istiyorsan öyle davran. Vallahi seni bu yolda yalnız bırakacak değilim.”
        Ömer henüz hilafetin ilk gününde köleleri özgürleştirmeye, hizmetçileri serbest bırakmaya başlamıştı. Bir gün eşine; “Ey Hatun! Kasr-i Şirin’i (güzel saray) terk ediyoruz. Caminin güneyindeki barakamıza taşınıyoruz.” demişti. Günün birinde Mısır’dan bir kadın gelmiş Hilafet makamını arıyordu. Yıkık-harabe bir ev gösterdiler. Kadın dehşete düşmüştü. Zira eskimiş kilim üzerinde oturan yamalı elbise giymiş bir hanımefendi ile gözgöze geldi. Oturan Ömer’in eşinden başkası değildi. Mısırlı kadın Fatma Hanıma ısnmıştı. Bir şey dikkatini çekti. Halifenin hanımı duvardaki çatlakları dolduran bir çamurcudan sakınamıyordu. Neden Halife’nin hanımı tesettüre riayet etmiyordu. Bu işte bir garabet vardı. Sormadan edemezdi. “Ey Hatun! Şu çamurcudan neden sakın mıyorsun?” Bu soruya Fatma Hanım önce tebessümle yanıt vermak istemiş sonra da sır perdesini aralamıştı: “Duvardaki çatlakları ıslah eden Emirü’l Mü’minin’dir. Yani eşim Ömer b. Abdülaziz ’dir.” Halife günün birinde rahatsız olacaktı. Fatma Hanımın kardeşi Mesleme b. Abdülmelik, hasta ziyareti için eve gelmişti. Çıkarken kızkardeşine; “Halifenin gömleğini değiştiriniz.” uyarısında bulunmuştu. İkinci kez ziyaretine geldiğinde aynı gömleği gördüğünde kardeşini azarlamıştı. Fatma Hanımın gözleri dolmuş harfler boğazına düğümleniyordu. “Vallahi onun bu gömlekten başka gömleği yoktur.” Ömer b. Abdülaziz hizmetlerini görsün diye bir hizmetçi bırakmıştı. Halifenin hanımı hizmetçiye yemeği takdim etmişti. Menüde ise mercimek çorbası vardı. Hizmetçi çorbayı görünce; “Çorba çorba hergün çorba olur mu?” serzenişinde bulunmuştu. “Ey kardeşim bu yemek Emirü’l-mü’mininin de yemeğidir.” Günün birinde Halife, Fatma Hanıma “Ey Hatun! Mücevherlerini baban almıştı değil mi? Onları Beytü’l Maldan alması muhtemeldir. Onları hazineye iade etmekle mükellefsin. Aksi durumda ayrılmakla karşı karşıya kalırız.” Müslüman kadın bir an bile tereddüt etmeden iade etmişti. Bir gün Ömer b. Abdülaziz salih bir dostuyla muhabbet ediyordu. Sohbetin bir yerinde Halife, “Dün gece ölümü düşünerek uyuyamamıştım.” Bunun üzerine salih adam, “Ey Ömer! Ya kabir aleminde ölünün bütün bedenini kurtların kapladığını görseydin!” Ömer bu cümle karşısında bayılmış uyandığında eşinin ağladığını görünce, “Neden ağlıyorsun Ey Fatma!” deyince eşi ağlamasını şu gerekçelere bağlamıştı; “Kabri düşününce bu duruma geldin ya alemlerin Rabbi olan Allah’a karşı durduğunda nasıl olacaksın onu tefekkür ediyordum.” Ömer’in vefatından sonra hilafet makamına Yezid geçmişti. Fatma Hanıma mücevheratını geri vermek istemiş, bu durum karşısında Fatma Hanım, “Hayatta iken Ömer’e itaat eden, ölümden sonra ona isyan eden biri olamam.” sözleriyle karşılık vermişti.
Rabbim Ömer’e ve eşi Fatıma’ya rahmet etsin. Rabbim onları örnek almayı bizlere kolaylaştırsın. Amin.























    Gönderen : tahsin        Tarih : 5 Haziran 2014        Hit : 9356

YORUM YAZMAK İÇİN ÜYE SEVİYENİZ YETERSİZ

 

Anasayfa  İletişim